28 Eylül 2014 Pazar
23 Eylül 2014 Salı
50 DEN SONRA NELER YAPILMALI.
50 DEN SONRA NELER YAPILMALI.
50'lerden itibaren bırakmanız gereken 10 şey"
50'lerden itibaren bırakmanız gereken 10 şey"
Hayat çok kısa. Ya da çok uzun. Nereden baktığınıza bağlı.
Ama logaritmik bir ilerleyişi olduğu kesin.
Yani yaşamın çocukluk-gençlik döneminde yılların araları çok çok uzun ama yaşlandıkça feci kısalıyor. 6 yaşla 10 yaş arasında neredeyse asırlar varken, 45 ile 49 arası bir göz kırpmalık mesafe sanki.
O yüzden de ilerleyen yaşlarda hayat daha kıymetli geliyor hepimize. Acayip uçucu olduğu için.
Yabancı bir internet sitesinde "50'lerden itibaren bırakmanız gereken 10 şey" konulu bir yazı görünce, ilgilendim haliyle. Ve sizlerle de paylaşmak istedim.
1... Eski eşinizden ya da sevgilinizden nefret etmeyi bırakın.
Nefret insanı sinsi sinsi kemiren bir duygudur. Son günlerin moda deyimiyle "affetmeyi öğrenin". Affedemiyorsanız, en azından "kayıtsız kalın".
2... Dedikoduyu ve başkaları hakkında kötü konuşmayı bırakın.
Artık lisede değilsiniz. Dedikodu sizin için enerji ve zaman kaybından başka bir şey değil.
3... Minnet duymama huyunuzu bırakın.
Size iyi davrananları değil, kötü davrananları önemseme ve sürekli bunları gündemde tutma huyunuzu bir tarafa bırakın. Kızınızın ya da oğlunuzun doğum gününe, nişanına, nikahına kimlerin gelmediğine değil, kimlerin "geldiğine" odaklanın. Size kazık atanları değil, hoşluk yapanları "parlatın".
4... "Ümitsiz vaka" arkadaşları bırakın.
Herkeste vardır öyle bir ya da iki arkadaş. Sürekli bir takım dertlere batıp çıkarlar ve her battıklarında size koşup saatlerce kafanızı ütülerler. Ama söylediğiniz hiçbir lafı da iplemezler. Ayrıca, siz zor durumda kaldığınızda nedense hiç ortalarda görünmezler. Gençken tamam da, 50 yaşından sonra kıymetli vaktinizi böyle boş işlerle harcamayın.
5... Karmaşayı bir tarafa bırakın.
İnsan 50 yaşına yaklaşırken, neyin değerli neyin daha az değerli olduğunu az buçuk anlıyor. Aile, gerçek arkadaş(lar), dost(lar) ve sizin için gerçekten anlamı olan bir "iş". Gerisi hakikaten kuru gürültü. Dolaplar dolusu giysiye ve elli tane ayakkabıya da ihtiyacınız yok, laf olsun torba dolsun misali sosyal aktivitelere de. Ve ruhunuzu öldüren bir işe de.
6... Kafası karışıklığı iyi bir şey sanmayı bırakın.
"Karmaşık insanlar" ilginçtir. Ezbere konuşmazlar, her davranışlarının bir nedeni vardır. Bilgileri süs gibi durmaz üstlerinde, içselleştirmişlerdir. Onlar sayesinde yeni bakış açıları keşfederiz, zenginleşiriz. Ama "kafası karışık insanlar" ilginç değildir. Hayatı çorbaya çevirmekten başka işe yaramazlar.
7... Daha fazlasını istemeyi bırakın.
Mutlu insanların ortak sırrı, ellerinde olanın kıymetini bilmeleridir. Elindekinin kıymetini bilmiyorsan, daha fazlasını istemenin bir anlamı yok, çünkü o da seni mutlu etmeyecek. Daha da fazlasını isteyeceksin.
8... Şu fazlalık 10 kiloyu bırakın.
40'ların sonundasınız ve 5-10 kilo fazlanız var... Derhal o kiloları bir yerlerde bırakın. Yürüyüşte, yüzmede, spor salonunda... Fark etmez. Sorun "estetik" değil, sağlık. Fazla her kilo 50'lerden itibaren sağlık açısından bir tehdit çünkü.
9... Her şeye evet demeyi bırakın.
Kimsenin kalbini kırmamak ya da sevimli görünmek adına, olur olmaz her isteğe "evet" demeyi bırakın. Sizi zorlayacak, size ters gelen, sizi gerecek hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Hele 50 yaşından sonra!
10... Yaşlılıkla ilgili klişe düşünceleri bir tarafa bırakın.
Nasıl bir orta yaş ve yaşlılık dönemi geçireceğinize kendiniz karar verin. Canınız istiyorsa ve paranız varsa Küba seyahatine 60 yaşında da gidersiniz, sörf yapmaya 50 yaşında da başlarsınız, kime ne?
Ama logaritmik bir ilerleyişi olduğu kesin.
Yani yaşamın çocukluk-gençlik döneminde yılların araları çok çok uzun ama yaşlandıkça feci kısalıyor. 6 yaşla 10 yaş arasında neredeyse asırlar varken, 45 ile 49 arası bir göz kırpmalık mesafe sanki.
O yüzden de ilerleyen yaşlarda hayat daha kıymetli geliyor hepimize. Acayip uçucu olduğu için.
Yabancı bir internet sitesinde "50'lerden itibaren bırakmanız gereken 10 şey" konulu bir yazı görünce, ilgilendim haliyle. Ve sizlerle de paylaşmak istedim.
1... Eski eşinizden ya da sevgilinizden nefret etmeyi bırakın.
Nefret insanı sinsi sinsi kemiren bir duygudur. Son günlerin moda deyimiyle "affetmeyi öğrenin". Affedemiyorsanız, en azından "kayıtsız kalın".
2... Dedikoduyu ve başkaları hakkında kötü konuşmayı bırakın.
Artık lisede değilsiniz. Dedikodu sizin için enerji ve zaman kaybından başka bir şey değil.
3... Minnet duymama huyunuzu bırakın.
Size iyi davrananları değil, kötü davrananları önemseme ve sürekli bunları gündemde tutma huyunuzu bir tarafa bırakın. Kızınızın ya da oğlunuzun doğum gününe, nişanına, nikahına kimlerin gelmediğine değil, kimlerin "geldiğine" odaklanın. Size kazık atanları değil, hoşluk yapanları "parlatın".
4... "Ümitsiz vaka" arkadaşları bırakın.
Herkeste vardır öyle bir ya da iki arkadaş. Sürekli bir takım dertlere batıp çıkarlar ve her battıklarında size koşup saatlerce kafanızı ütülerler. Ama söylediğiniz hiçbir lafı da iplemezler. Ayrıca, siz zor durumda kaldığınızda nedense hiç ortalarda görünmezler. Gençken tamam da, 50 yaşından sonra kıymetli vaktinizi böyle boş işlerle harcamayın.
5... Karmaşayı bir tarafa bırakın.
İnsan 50 yaşına yaklaşırken, neyin değerli neyin daha az değerli olduğunu az buçuk anlıyor. Aile, gerçek arkadaş(lar), dost(lar) ve sizin için gerçekten anlamı olan bir "iş". Gerisi hakikaten kuru gürültü. Dolaplar dolusu giysiye ve elli tane ayakkabıya da ihtiyacınız yok, laf olsun torba dolsun misali sosyal aktivitelere de. Ve ruhunuzu öldüren bir işe de.
6... Kafası karışıklığı iyi bir şey sanmayı bırakın.
"Karmaşık insanlar" ilginçtir. Ezbere konuşmazlar, her davranışlarının bir nedeni vardır. Bilgileri süs gibi durmaz üstlerinde, içselleştirmişlerdir. Onlar sayesinde yeni bakış açıları keşfederiz, zenginleşiriz. Ama "kafası karışık insanlar" ilginç değildir. Hayatı çorbaya çevirmekten başka işe yaramazlar.
7... Daha fazlasını istemeyi bırakın.
Mutlu insanların ortak sırrı, ellerinde olanın kıymetini bilmeleridir. Elindekinin kıymetini bilmiyorsan, daha fazlasını istemenin bir anlamı yok, çünkü o da seni mutlu etmeyecek. Daha da fazlasını isteyeceksin.
8... Şu fazlalık 10 kiloyu bırakın.
40'ların sonundasınız ve 5-10 kilo fazlanız var... Derhal o kiloları bir yerlerde bırakın. Yürüyüşte, yüzmede, spor salonunda... Fark etmez. Sorun "estetik" değil, sağlık. Fazla her kilo 50'lerden itibaren sağlık açısından bir tehdit çünkü.
9... Her şeye evet demeyi bırakın.
Kimsenin kalbini kırmamak ya da sevimli görünmek adına, olur olmaz her isteğe "evet" demeyi bırakın. Sizi zorlayacak, size ters gelen, sizi gerecek hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Hele 50 yaşından sonra!
10... Yaşlılıkla ilgili klişe düşünceleri bir tarafa bırakın.
Nasıl bir orta yaş ve yaşlılık dönemi geçireceğinize kendiniz karar verin. Canınız istiyorsa ve paranız varsa Küba seyahatine 60 yaşında da gidersiniz, sörf yapmaya 50 yaşında da başlarsınız, kime ne?
FARKINDALIĞIM
- “Bazı şeyler için artık sabrım yok; ukala biri haline geldiğim için değil, aksine hayatımda artık beni mutsuz eden ya da üzen şeyler ile vaktimi daha fazla kaybetmek istemediğim bir noktaya ulaştığım için… Laf sokmalara, haddinden fazla eleştirilere ve hangi türden olursa olsun talep ve beklentilere artık sabrım yok. Benden hoşlanmayan insanları memnun etmeye, beni sevmeyen insanları sevmeye ve bana gülümsemeyen insanlara gülümsemeye yönelik arzumu kaybettim. Artık yalan söyleyen ve beni yönetmek isteyen insanlara bir tek dakika bile harcamak istemiyorum. Oyunların, ikiyüzlülüğün, sahtekarlıkların ve ucuz övgülerin olduğu ortamlarda bulunmak istemiyorum. Çok bilmişliğe ve akademik ukalalığa tahammülüm yok. Aynı şekilde boş dedikodulara da bulaşmak istemiyorum. Uyuşmazlıklardan ve karşılaştırmalardan nefret ediyorum. Farklılıklardan, hatta zıtlıklardan oluşan bir dünyaya inanıyorum, bu nedenle katı ve toleransı olmayan olan insanlardan kaçınıyorum. Arkadaşlıkta sadakatsizlikten ve ihanetten hoşlanmıyorum. Birisine nasıl iltifat edileceğini ya da cesaretlendirmek için ne diyeceğini bilmeyen insanlarla bir arada olamıyorum. Abartılar beni sıkıyor ve hayvanları sevmeyenleri kabullenmekte zorlanıyorum. Ve her şeyin de üzerinde, s
abrımı hak etmeyen hiç kimseye sabrım yok”.
KEKİK
Kanserli hucrenin korkulu ruyasi KEKİK!
Yemeklerin üzerine serpiştirilen bir tutam kekik, kanseri önlüyor.
ABD’de New York Long Island Üniversitesi’nde yapılan araştırmalara göre, kekikte bulunan anti kanserojen “karvakrol” maddesi, kansere neden olan hücreleri imhaya zorluyor.
Karvakrol sayesinde protonların hücre dışı sıvısına geçişi artıyor ve zarları parçalanan kanserleşen hücreler ölüyor.
Tıp dilinde buna “Hücrelerin intiharı” deniyor.
Uzmanlar her öğünde yemeklerin üzerine bir tutam kekik serpmelerinin faydalı olduğunu söylüyor
22 Eylül 2014 Pazartesi
Ödem Nedir, Nasıl Engellenir?
Ödem nedir? Ne değildir?Nasıl engellenir?
Eliniz ayağınız durup dururken şişiyor mu? Yüzüğünüzü parmağınıza takıp çıkarırken zorlanıyor musunuz Ya da birkaç gün içinde birkaç kilo birden kilo alıp veriyor musunuz? O zaman sizin de ödem probleminiz olabilir. Bazılarımız ödemi önemsemiyor olabilir ancak ödem genelde birçok hastalığın habercisidir. Bu nedenle ödem ihmale gelmeyecek bir konudur.
Ödem nedir?
Ödem; hücre içi sıvının hücre dışına çıkması ile doku aralarında ve cilt altında birikmesi ile olmaktadır. Tüketilen su ve tuz (SODYUM) miktarı şişme ve ödem oluşmasında çok önemlidir. Gözle görülen bir şişme ve ödem olduğunda vücutta yaklaşık 3 litre kadar su tutulumu var demektir. Ödemin en erken belirtileri göz kapaklarında, el, ayak ve ayak bileklerinde şişme olmasıdır. Ödem ile birlikte kilo artışı da tipik bir bulgudur. Bu nedenle ödem birçok kişinin diyet sürecinde diyeti bırakmasına dahi neden olmuştur.Ödem tüm vücutta olabildiği gibi bölgesel de olabilmektedir. Bölgesel ödem, ödemin nedeni hakkında daha net fikir verebilir. Ödem aynı zamanda belirli bir sebebe bağlı olmaksızın ailesel veya stres kaynaklı da olabilmektedir. Ödem oluşum nedenine göre sert, orta sert ya da yumuşak karakterdedir. Yumuşak ödemimi cilde parmak ile bastırdığınızda ayırt edebilirsiniz. Parmağınızı çektiğinizde kısa bir müddet cildinizde parmağınızın izini görürsünüz. Ancak sert ödemde ciltte iz kalmadığından bu tarz ödemi gözden kaçırmak mümkündür.
Ödem sadece el, ayak veya ayak bileği gibi bölgelerde olmamaktadır. Kalp, akciğer, böbrek, karaciğer, beyin ve hatta bağırsaklarımızda da oluşabilir.
Kadınlarda adet dönemi öncesinde ve sırasında da sık sık ödeme rastlanılır. Bu süreçte 2 kiloya kadar varan kilo artışları olabilmektedir.
Ödem hangi hastalıkların habercisidir?
Böbrek, kalp, damar ve karaciğer hastalıkları, hormonal bozukluklar ile çeşitli alerjiler vücutta ödem oluşmasına sebep olabilmektedir.Bunların yanı sıra kişide ödeme neden olduğu düşünülen ciddi bir hastalık yoksa o zaman fazla kilolar, aşırı tuz tüketimi, az su alımı, yorgunluk, uzun süre ayakta durmak, fazla karbonhidratlı beslenmek, ortamın aşırı sıcaklığı ve kadınlarda adet öncesi dönemde veya gebelik döneminde olunması da ödeme neden olabilecek faktörler olarak düşünülmelidir.
Öte yandan ödemin olduğu bölgede lenf akımı üzerinde tıkayıcı bir kitlenin varlığı, enfeksiyon veya damar tıkanıklığının olması ödeme yol açabilir. Aşırı varisler, kalp yetersizliği, lenfatik tıkanıklık, sürekli oturma ve hareketsizlik de ödem oluşmasına sebep olabilir. Yüzde, gözde, oluşan ödemlerin en sık nedeni alerjik reaksiyonlar veya kanda protein düşüklüğü olabilmektedir. Karın zarı ve akciğer zarında oluşan ödem ise kalp, karaciğer gibi organ yetmezliklerinde ve ayrıca bazı kanser türlerinin yayılması sırasında da olabilir.
Ödemin süresi ve yaygınlığı da yine başka hastalıkların olup olmadığı ile önem taşımaktadır.
Ödeme neden olan ilaçlar var mıdır?
Çeşitli hastalıklar sebebiyle kullanılması gereken bazı ilaçlar da ödem sorununa sebep olabilirler. Bu nedenle bu tür ilaçların kullanımında özellikle tuz tüketimine dikkat edilmelidir. Bazı hormon, tansiyon ve romatizma ilaçları ile kortizon ödeme neden olabilmektedir.Ödem oluşmasını tetikleyen yiyecekler nelerdir?
Vücutta şişmeye neden olan en önemli unsurlardan biri besinlerle alınan tuz ve kimyasal madde miktarıdır. 1 gram tuz, 200 ml sıvı tutulmasına sebep olur... Yüksek oranda alınan tuz, böbreklerden atılamadığında özellikle ayak bileği ve göz çevresi gibi yumuşak dokularda ödem oluşmaya başlar.
Hazır soslar, yapay tatlandırıcılar, bazı baharatlar, alkollü içecekler ve bol kafeinli içecekler ödem oluşumunu artırırlar. Meyankökü içeren yiyecekler, alkol, kola ve tatlı yiyecekler de ödeme neden olabilirler.
Hareketsiz, aynı pozisyonda uzun süre oturmak veya yatmak da lenf dolaşımını ve toplar damar dolaşımını azaltır. Bunun sonucunda da kollarda ve bacaklarda şişmeler olabilir.
Ödemin başlıca tedavisi nedene yönelik olmalıdır. Diyette:
- Fazla tuz ve tuzlu gıdalar alınmamalıdır
- Alkol kullanılmamalıdır
- Hazır gıdalardan uzak durulmalıdır
- Hazır soslar tüketilmemelidir
- Sigara ve kafeinli içecekler tüketilmemelidir
Ödemi azaltmak için nasıl beslenmeliyiz?
1. Sodyumsuz, Potasyum ve magnezyum ve kalsiyum içeriklituz kullanın, Sodyum, içermeyen tuz, ödem oluşturmaz. Bununla beraber Potasyum, Magnezyum ve Kalsiyum var olan ödemin atılmasını sağlar.
2. İdeal kilonuzda kalmaya çalışın. Fazla kilolar vücudunuzda ödem birikmesine neden olur.
- Düzenli olarak su tüketin. Su gereksinimi kişiden kişiye değişken olmakla birlikte ortalama günlük 8-10 bardak suya ihtiyacımız vardır. Yaz aylarında spor yapıldığında bu gereksinim daha da artar.
- Düzenli egzersiz yapın. Bu sayede, vücudunuzun sıvı dengesinin düzenlenmesi kolaylaşır.
- Diyetinizde tuz ve tuzlu gıdaların tüketimini azaltın. Çok tuzlu peynirleri almamaya ve salamura besin tüketmemeye özen gösterin. Hazır besinler, hazır çorbalar, soya sosu, et-tavuk suyu tabletleri de yüksek oranda sodyum içeren maddelerdir ve uzak durulması gerekir.
- Protein oranı yüksek beslenmekten kaçının. Yüksek oranda protein almak da ödem oluşumunu artırabilir. Bu nedenle beslenmenizde protein kaynaklarını da ihtiyacınız oranında tüketmeye özen gösterin. Bu ürünlerin işlem görmüş olanlarını (sosis, salam gibi türevlerini) tercih etmemeye özen gösterin.
- Yüksek oranda basit karbonhidrat tüketiminden sakının. Beslenmenizde tam tahıllı ve kepekli karbonhidrat ürünlerini, kepekli undan yapılmış besinleri tercih edin. Beyaz ekmek, makarna, hamur işleri şerbetli hamurlu tatlılar ile fazla şekerli besinlerin tüketiminden uzak durun.
- Posa tüketiminizi artırın. Posa oranı yüksek besinler bağırsak hareketlerinizi artırarak, ödeminizi atmanıza yardımcı olurlar. Bu nedenle sebze ve meyve tüketimine özen gösterin. Beslenmenizde yine tam tahıllı ürünleri tercih etmek bu açıdan da yarar sağlayacaktır. Tam tahıllı ürünler aynı zamanda B6 vitamininden zengin kaynaklardır. B6 vitamininin diüretik (idrar söktürücü) etkisi bulunmaktadır. Bu vitaminin diğer zengin kaynakları; koyu yeşil yapraklı sebzeler, ton balığı, kuşkonmaz ve hindi etidir.
- Alkol ve asitli içeceklerden uzak durun. Yüksek miktarda kafein, alkol ve kola tüketiminden mutlaka uzak durun. Zira bu içecekler ödem oluşma riskini artırırlar. Bunların yerine su, bitki ve meyve çayları ile taze sıkılmış meyve suları, tuzsuz ayran ve az yağlı süt gibi içecekleri tercih edebilirsiniz. Az yağlı süt ve süt ürünleri kalsiyum açısından birim hacimde daha zengindirler. Kalsiyum ise yine vücut-su dengesinin korunmasında önemli bir mineraldir.
- Ödem söktürücü gıdaları tüketin. Ananas, kivi, nar, kabuklu armut gibi meyvelerle maydanoz, salatalık ve kabak gibi sebzelerin veya bunların sularının da ödem söktürücü etkileri vardır.
- Diyetinizde size alerji yapan ya da duyarlılığınız olan besinlerden sakının. Alerjinizin olduğu tespit edilen besinlerden uzak durmak ödeminizin azalmasında etkili olacaktır. Öte yandan besin intolerans (gıda duyarlılığı) testi yaptırarak da hangi besinlere vücudunuzun duyarlılığı olduğunu öğrenebilir ve beslenme düzeninizde o besinlerden uzak durabilirsiniz.
- Ödem söktürücü ilaç kullanıyorsanız potasyum takviyesini ihmal etmeyin. Hekiminiz size ödem söktürücü ilaçlar önerdiyse o zaman beslenmenizde potasyuma biraz daha önem vermeniz gerekecektir. Potasyumdan zengin beslenme, hücre içinde sıvının tutulmasını sağlayacağından ödemin azalmasına da destek olacaktır.
21 Eylül 2014 Pazar
ZEYTİN YAĞI
Günde iki yemek kaşığı zeytinyağı, damarlarınızın daha elastik olmasını sağlar ve kalp krizi riskine karşı korurKötü
kolesterol düzeyini azaltır. İyi kolesterolün dengesini düzenler.
.
Zeytinyağının iştahı azaltan bir etkisi vardır. Doyma hissi verir ve daha az yemek yemenizi sağlar.
Özellikle yaşlı kişilerde felç riskini azalttığı araştırmalar sonucu görülmüştür.
Biraz tuz ve zeytinyağını karıştırın ve sivilceli bölge üzerine uygulayın. Sivilceleri azalttığını göreceksiniz.
Zeytinyağı içindeki polifenol isimli etken madde, kalp için çok değerli olan kırmızı kan hücrelerini korur.
Bazı araştırmalar zeytinyağının Alzheimer gibi hastalıklarda olumlu etkilerini göstermiştir.
Antik çağlardan beri güzellik savaşçıları, saç bakımında zeytinyağı kullanırlar.
Yapılan araştırmalar zeytinyağının meme kanserine karşı koruyucu etkisi olduğunu gösteriyor
Damarlardaki yağlanmayı önler ve kalp krizi riskine karşı koruyucudur.
Kan şekeri kontrolünde destek verdiği için, insülin dengesinde önemlidir. Diyabet hastaları için önemli bir besin kaynağıdır.
Kalorisi yüksek olmasına rağmen, zeytinyağı obezite düzeyini azaltmaya yardımcıdır.
Kalsiyum emilimine yardımcı olur. Osteoporozu önlemeye destek verir.
Kafa derisindeki kuruluğu engellemeye yardımcı olur.
En ucuz peeling malzemesidir. Şeker veya tuz ile karıştırıp cildinizi temizleyebilirsiniz.
2 çorba kaşığı zeytinyağı, günlük E vitamini ihtiyacınızı karşılar
YARARLI BİLGİLER
Saçınız mat mı?
Saçınızı şampuanladıktan sonra son su olarak bir çaydanlık
ılık çayla durulayın. Bakın saçlarınız nasıl ışıl ışılıyor.
Ayağınız mı kokuyor?
Ilık çay dolu bir leğene ayaklarınızı daldırın ve her akşam
yatmadan önce 10 dakika tutun. 10 günde koku diye
bir şey kalmayacaktır.
Boğaz ağrılarında
Posaları süzüp soğuyan demi boğaz ağrılarında gargara
olarak kullanılır.
Cildiniz çok mu yağlı?
Banyodan çıkmadan son su olarak bir çaydanlık çay ile teninizi
ovuşturun,balsam vazifesi görün.
Derinizdeki yaraların temizlenmesi
Çayı, derinizdeki yaraların temizlenmesi ve antibiyotik etki
göstermesi için pamukla tatbik ederek kullanabilirsiniz.
Eliniz balık, soğan mı kokuyor?
Balık ayıkladınız, ellerinizi sabunla yıkadınız ve hala balık kokuyor.
Ya da soğan soydunuz, soğan kokuyor. işte kurtarıcınız yine çay.
Elinizi demliçayla yıkayın. Bakın bakalım hiç koku kalmış mı?
Gözünüz çapak mı yapıyor?
Kaynamış çayı bir tasa koyup buharı gözünüze gelecek biçimde
başınızı üstüne koyun. Ya da ılık çaya batırılmış gözlerinize ve
etrafına tatbik edin .
Yemek yerken dilinizi mi ısırdınız?
Yine ilacı demlikteki çaydır. Ağzınızı günde üç defa çalkalayın,
diliniz dokuz yerine üç günde iyileşecektir.
Buzdolabınız koku mu yapıyor?
Demlikte kalmış çay posalarını kurutup bir kap içinde buzdolabının
orta rafına yerleştirin, kokudan eser kalmayacaktır.
Denemekle bir şey kaybedilmez en azından herhangi
bir maliyeti yok.
Saçınızı şampuanladıktan sonra son su olarak bir çaydanlık
ılık çayla durulayın. Bakın saçlarınız nasıl ışıl ışılıyor.
Ayağınız mı kokuyor?
Ilık çay dolu bir leğene ayaklarınızı daldırın ve her akşam
yatmadan önce 10 dakika tutun. 10 günde koku diye
bir şey kalmayacaktır.
Boğaz ağrılarında
Posaları süzüp soğuyan demi boğaz ağrılarında gargara
olarak kullanılır.
Cildiniz çok mu yağlı?
Banyodan çıkmadan son su olarak bir çaydanlık çay ile teninizi
ovuşturun,balsam vazifesi görün.
Derinizdeki yaraların temizlenmesi
Çayı, derinizdeki yaraların temizlenmesi ve antibiyotik etki
göstermesi için pamukla tatbik ederek kullanabilirsiniz.
Eliniz balık, soğan mı kokuyor?
Balık ayıkladınız, ellerinizi sabunla yıkadınız ve hala balık kokuyor.
Ya da soğan soydunuz, soğan kokuyor. işte kurtarıcınız yine çay.
Elinizi demliçayla yıkayın. Bakın bakalım hiç koku kalmış mı?
Gözünüz çapak mı yapıyor?
Kaynamış çayı bir tasa koyup buharı gözünüze gelecek biçimde
başınızı üstüne koyun. Ya da ılık çaya batırılmış gözlerinize ve
etrafına tatbik edin .
Yemek yerken dilinizi mi ısırdınız?
Yine ilacı demlikteki çaydır. Ağzınızı günde üç defa çalkalayın,
diliniz dokuz yerine üç günde iyileşecektir.
Buzdolabınız koku mu yapıyor?
Demlikte kalmış çay posalarını kurutup bir kap içinde buzdolabının
orta rafına yerleştirin, kokudan eser kalmayacaktır.
Denemekle bir şey kaybedilmez en azından herhangi
bir maliyeti yok.
https://www.facebook.com/groups/kitaptankalbeizmir/
TC Fatma Özkan
8 Mayıs, 23:29
ARKADAŞLAR TEKİN ERGÜL ÖĞRENCİMDEN ESİNLENEREK ''KİTAPTAN KALBE (2) İZMİR GRUBUNU OLUŞTURMUŞ BULUNUYORUM
AMACIMIZ HASTANEDE YATAN HASTALARA VE ENGELLİ DOSTLARIMIZA KİTAP ULAŞTIRMAKTIR..BİR KAÇ HASTAHANE İLE İLETİŞİM HALİNDEYİM..ÖZELLİKLE ONKOLOJİ SERVİSİNDE KİTAP OKUMA ALANLARI OLUŞTURACAĞIZ.
LÜTFEN PROFİLİMDEKİ ARKADAŞLARIM EĞER SİZDE PAYLAŞIRSANIZ ORTALAMA 200 KİŞİDEN 15.600 KİŞİYE ULAŞIR. GURUPLARDA PAYLAŞIRSANIZ KAÇ KİŞİYE ULAŞACAĞINI TAHMİN BİLE EDEMİYORUM. BİR "TIK" BİR "KİTAP" BİR KİTAP DA ONLARCA HASTAYA UMUT VE SAĞLIK...
KİTAP GÖNDERMEK İSTEYEN ARKADAŞLAR
AŞAĞIDAKİ ADRESTEN ULAŞABİLİRLER
İNÖNÜ CAD. NO : 571/A ESENYALI MAH.
KARABAĞLAR /İZMİR
TEL: 0 532 159 70 68
8 Mayıs, 23:29
ARKADAŞLAR TEKİN ERGÜL ÖĞRENCİMDEN ESİNLENEREK ''KİTAPTAN KALBE (2) İZMİR GRUBUNU OLUŞTURMUŞ BULUNUYORUM
AMACIMIZ HASTANEDE YATAN HASTALARA VE ENGELLİ DOSTLARIMIZA KİTAP ULAŞTIRMAKTIR..BİR KAÇ HASTAHANE İLE İLETİŞİM HALİNDEYİM..ÖZELLİKLE ONKOLOJİ SERVİSİNDE KİTAP OKUMA ALANLARI OLUŞTURACAĞIZ.
LÜTFEN PROFİLİMDEKİ ARKADAŞLARIM EĞER SİZDE PAYLAŞIRSANIZ ORTALAMA 200 KİŞİDEN 15.600 KİŞİYE ULAŞIR. GURUPLARDA PAYLAŞIRSANIZ KAÇ KİŞİYE ULAŞACAĞINI TAHMİN BİLE EDEMİYORUM. BİR "TIK" BİR "KİTAP" BİR KİTAP DA ONLARCA HASTAYA UMUT VE SAĞLIK...
KİTAP GÖNDERMEK İSTEYEN ARKADAŞLAR
AŞAĞIDAKİ ADRESTEN ULAŞABİLİRLER
İNÖNÜ CAD. NO : 571/A ESENYALI MAH.
KARABAĞLAR /İZMİR
TEL: 0 532 159 70 68
BULAŞIK MAKİNESİNDE TURŞU !!!!
Malzemeler:
Lahana dışında herhangi bir malzeme (taze fasulye, kornişon, biber, havuç, vs..) çünkü lahana sülfür içerir ve bu nedenle aşırı gazlı bir sebzedir. Normal turşu yöntemleriyle yapılırken, bir yandan her gün kapağı açılır, gazı kaçırtılır ve suyu azar azar yenilenir, kısacası bu yöntemle olmaz)
Bildiğiniz ölçülerle kalın tuz ve sirke
Benim ölçülerim ise 800 ml.lik klasik boy kavanoza 1 çorba kaşığı kalın tuz ve 5 çorba kaşığı sirke. Bir büyük boy kavanoz için iki katı ölçü yapabilirsiniz.
Dilerseniz aralara sarımsak, maydanoz sapı veya kereviz sapı
Kavanozu doldurmak için su
Yapılışı:
Malzemelerinizi yıkayın. İster bütün, ister doğrayarak, ister tek çeşit, ister karışık olarak kavanozlara ağzına bir doldurun.
Üzerinden yavaşça tuzunu ve sirkesini ekleyin.
Ağızlarına temiz sıfır kapakları sıkıca kapatın ve hepsibitene kadar işlemi tekrarlayın.
Boş bulaşık makinenizin içine kavanozları sıralayın (alt sepet-üst sepet farketmez)
Bulaşık makinenizi en uzun ve en sıcak programında çalıştırın.
Programın sonunda oldukları yerde soğutun ve çıkarın.
Aynı gün bir kavanozu denemek için açın ve tadın. Tadından büyük ihtimalle memnun kalacaksınız ama biraz daha çekse daha iyi olur diye düşünüyorsanız, birkaç gün sonra tüketebilirsiniz.
Bu yöntemle turşularınız hem pastörize olur hem de vakumlanarak konserve haline gelir. Yani uzun süre kapağını açmadan saklayabilirsiniz.
Malzemeler:
Lahana dışında herhangi bir malzeme (taze fasulye, kornişon, biber, havuç, vs..) çünkü lahana sülfür içerir ve bu nedenle aşırı gazlı bir sebzedir. Normal turşu yöntemleriyle yapılırken, bir yandan her gün kapağı açılır, gazı kaçırtılır ve suyu azar azar yenilenir, kısacası bu yöntemle olmaz)
Bildiğiniz ölçülerle kalın tuz ve sirke
Benim ölçülerim ise 800 ml.lik klasik boy kavanoza 1 çorba kaşığı kalın tuz ve 5 çorba kaşığı sirke. Bir büyük boy kavanoz için iki katı ölçü yapabilirsiniz.
Dilerseniz aralara sarımsak, maydanoz sapı veya kereviz sapı
Kavanozu doldurmak için su
Yapılışı:
Malzemelerinizi yıkayın. İster bütün, ister doğrayarak, ister tek çeşit, ister karışık olarak kavanozlara ağzına bir doldurun.
Üzerinden yavaşça tuzunu ve sirkesini ekleyin.
Ağızlarına temiz sıfır kapakları sıkıca kapatın ve hepsibitene kadar işlemi tekrarlayın.
Boş bulaşık makinenizin içine kavanozları sıralayın (alt sepet-üst sepet farketmez)
Bulaşık makinenizi en uzun ve en sıcak programında çalıştırın.
Programın sonunda oldukları yerde soğutun ve çıkarın.
Aynı gün bir kavanozu denemek için açın ve tadın. Tadından büyük ihtimalle memnun kalacaksınız ama biraz daha çekse daha iyi olur diye düşünüyorsanız, birkaç gün sonra tüketebilirsiniz.
Bu yöntemle turşularınız hem pastörize olur hem de vakumlanarak konserve haline gelir. Yani uzun süre kapağını açmadan saklayabilirsiniz.
FAHRİYE ABLA
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!
Eviniz kutu gibi bir küçücük evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!
Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin.
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!
Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
Hâlâ dağları karlı Erzincan'da mısın?
Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hâtırada kalan şey değişmez zamanla.
Ne vefalı komşumdun sen, Fahriye abla!
Ahmet Muhip DRANAS
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!
Eviniz kutu gibi bir küçücük evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!
Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin.
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!
Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
Hâlâ dağları karlı Erzincan'da mısın?
Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hâtırada kalan şey değişmez zamanla.
Ne vefalı komşumdun sen, Fahriye abla!
Ahmet Muhip DRANAS
DOMATES
KIRMIZI MUCİZE İŞE YARIYOR
Domates müthiş bir likopen kaynağı. Likopen ise olağanüstü güçlü bir antioksidan, etkili bir kanser önleyici. Likopenden daha çok faydalanmanın yolu ise daha sık ve bol domates yemek ama bu arada domatesten zararlı zirai ilaçları almamanın yolu da her bir domatesi mümkün olduğunca iyice yıkamadan sofraya koymamak.
Aklınızda olsun pişmiş domatesteki likopen daha hızlı emiliyor, domatese azıcık zeytinyağı eklerseniz emilen likopen miktarı artıyor. Likopenin en zengin olduğu domates ürünleri ise domates çorbası ve ketçap.
Domates müthiş bir likopen kaynağı. Likopen ise olağanüstü güçlü bir antioksidan, etkili bir kanser önleyici. Likopenden daha çok faydalanmanın yolu ise daha sık ve bol domates yemek ama bu arada domatesten zararlı zirai ilaçları almamanın yolu da her bir domatesi mümkün olduğunca iyice yıkamadan sofraya koymamak.
Aklınızda olsun pişmiş domatesteki likopen daha hızlı emiliyor, domatese azıcık zeytinyağı eklerseniz emilen likopen miktarı artıyor. Likopenin en zengin olduğu domates ürünleri ise domates çorbası ve ketçap.
TARÇIN
TARÇINA YER AÇIN
Tarçın son yılların parlayan mutfak yıldızlarından. Günde 1 gram ya da kabaca 1 çay kaşığı kadar tarçın tüketenlerde kan şekeri ayarı daha düzgün seyir ediyor, insülin direnci ile mücadele kolaylaşıyor, kilo sorunu olasılığı düşüyor. Bu yıl sofralarınızda tarçına daha çok yer açmaya bakın.
Tarçın son yılların parlayan mutfak yıldızlarından. Günde 1 gram ya da kabaca 1 çay kaşığı kadar tarçın tüketenlerde kan şekeri ayarı daha düzgün seyir ediyor, insülin direnci ile mücadele kolaylaşıyor, kilo sorunu olasılığı düşüyor. Bu yıl sofralarınızda tarçına daha çok yer açmaya bakın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)